Şu an: .......... 2 | |
Bugün: ......... 42 | |
Dün: ............ 3083 | |
Toplam: ....... 339603718 | |
IP: ....... 3.142.53.151 |
Şule Eroğlu, çini sanatının terapi özelliğinden yararlanarak uyguladığı projesiyle, bu sanatın son ustalarından annesi rahmetli Seyhan Eroğlu’nun hayalini de gerçekleştirmiş oldu. Meme kanseri tedavisi gören kursiyer kadınlar deneyimlerini çiniye nakşederken, bir yandan da sabretmeyi ve ruhlarını iyileştirmeyi öğrendiler.
Şule Eroğlu’nun gerçekleştirdiği olağanüstü Projesi ve başarılı gazeteci Günebakan Sibel Bağcı Uzun’un Hürriyet Gazetesi Bursa sayfasında yayınlanan özel röportajı ;
Şule Eroğlu ile yolumuz yaklaşık 3 yıl önce Uludağ Üniversitesi Toplum Gönüllüleri Topluluğu’nun “Aynı Gökyüzüne Bakıyoruz” projesinde kesişmişti. Kendisi gibi gelecek vaat eden arkadaşlarıyla, henüz hüküm giymemiş tutukluları yaptıkları atölye çalışmalarıyla hayata döndürmeye çalışıyorlardı.
Başkalarının önce kendilerini tanımalarına, sonra toplumsal yaşama olumlu olarak katılmalarına yardımcı olmak yani aslında hayatlarına dokunmak, bana göre cesaret sonra yürek işidir. Şule Eroğlu sorumluluk duygusuyla yaptığı her işte bu gücü, İznik çinisine yeniden hayat veren (rahmetli) çini ustaları babası Eşref ve annesi Seyhan Eroğlu çiftinden alıyor. Son usta merhume Seyhan Hanım’la tanışma fırsatı yakalamış ve hayat verdiği çini sanatının hikayesini sizlere aktarırken, tedavisi esnasında bu kez çininin kendisine nasıl hayat verdiğinin birebir şahidi olmuştum. Seyhan Hanım maalesef 2 yıl önce beklenmedik bir şekilde hayatımızdan ayrıldı… Ama kızları Şule, Aslıhan ve Selcen Eroğlu anne ve babalarından aldıkları “sabır, sorumluluk alma, görevi zamanında bitirme” gibi önemli değerlerle bu sanatın hakkını vererek yola devam ediyorlar.
Bugün ailenin küçük kızı Şule Eroğlu, sayfamıza konuk olduğu çini sanatı projesi ile sadece annesinin hayalini gerçekleştirmekle kalmadı. Aynı zamanda aramızdan birinin hala düşündüklerini hayata geçirebildiğini, başkalarının hayatına dokunarak pozitif enerji verilebileceğini gösterdi. Herkesin yaşama değer katmak adına yapabileceği bir şey mutlaka vardır. Bu düşüncelerle söyleşimizi okumanız dileğiyle.
Öncelikle projenin doğuşunun senin için özel bir anlamı var. Onu dinleyelim mi?
Çini ustası rahmetli annem Seyhan Eroğlu’na bundan yaklaşık iki yıl önce, meme kanseri teşhisi konuldu ve apar topar tedavisine başlandı. Kanser tedavisi gördüğü sırada sevdiği işi olan çiniyi her zaman boyamaya çizmeye devam etti. Bir gün yanına gittiğimde bana ”Meme kanseri tedavim bittiğinde yaşadığım bu deneyimi çiniye aktaracağım. Çini üzerine kadını bir nevi sembolize eden meme figürünü geleneksel motiflerle çizeceğim” demişti. Fakat kendisine nasip olmadı. Bende kendimde ancak iki yıl sonra güç buldum ve annem için bir proje yapmak istedim.
Kursiyerlere nasıl ulaştın, ikna etmek kolay oldu mu?
Beklemediğim bir durumla karşılaştım aslında. Hastaların çoğu zaten bir kısır döngünün içinde olduklarını o yüzden daha da hasta olanlarla bir araya gelmek ve fazla vakit geçirmek istemediklerini söylediler. Annemin ameliyatını yapan doktorları Ceyhun Beyi (İrgil) ve Can Beyi (Başaran) aradım. Onlardan Bursa’daki hastanelerde meme kanseri tedavisi gören ve daha önce tedaviyi almış kişileri bulmamda bana yardımcı olmalarını istedim. Düşündüğüm gibi yardımcı oldular. Proje için tedaviyi görmüş ama hala risk altında olan üç tane birbirinden farklı annem yaşlarında kadınlarla çini kursuna başlayabildim.
HAYALLERİMİZ ZENGİNLİĞİMİZDİR
Bu olumsuz düşünceleri nasıl kırdın?
Kendimi onların yerine koyup düşündüğümde; hatırlıyorum annemle birlikte kemoterapiye giderken hastanenin o bölümü benim içimi karartıp, pozitif düşünceden uzaklaştırmıştı. Orada karşılaşıp arkadaş olduğum bazı hastaların bir kaç hafta sonra aramızda olmayışı beni derinden yaralamıştı. Acı kayıplar bana hayatımızı cennete çevirmenin, sevdiğim işlerle ve sevdiğim insanlarla daha fazla vakit geçirmenin beni daha da mutlu ettiğini öğretti. Yeni hayallerimizin ve tutkularımızın olması, dünyada kalıcı eserler bırakıp hatırlanmak bana göre en büyük zenginliktir.
Projeyi kimlerle yürüttün?
Yine her biri çini ustası olan ablamlar Aslıhan Eroğlu Sürük ve Selcan Eroğlu proje boyunca desteklerini her zaman hissettirdiler. Bursa Merinos Kültür Merkezi’ndeki Kent Konseyi gönüllü odasında çalışmalarımızı sürdürdük. Haftada bir gün iki saat boyunca çini sanatının derinliklerini birlikte deneyimledik. Çini sanatçısı olan ailemden, çocukluğumdan beri edindiğim bilgilerimi öğrettim. Kursun bitimine doğru katılmak isteyenler oldu. Fazla duyurmamıza rağmen bu ilgi hoşuma gitmişti. Merinos’ta çalışan herkes proje boyunca bize destek verdi.
Çalışmalarda nasıl eserler orta çıktı?
Çalışmalarımızı bir kaç hafta çizgi çalışmalarıyla kağıda çizerek başladık. Sonra çini üzerine nakşettik. Geleneksel tarzda çalışmalar çizdik ve boyadık. Her birinin üzerinde çalıştığı çalışmalar aynı olmasına rağmen, hayallerini de çiniye aktaran, arkadaşlarımı yansıtan farklı eserler ortaya çıktı.
SABRETMEYİ ÖĞRENDİLER
Ne gibi değişimler yaşandığını gözlemledin?
Kurs sonunda, benim ve arkadaşlarımın adına pozitif gelişmeler oldu. Arkadaşlarımdan biri kurs başlangıcında hemen çizip bitirmek istiyor, aceleci davranıyordu. Kurs sonunda kendisi artık ev işlerinde bile daha sabırlı olduğunu ve hayatı daha da akışına göre yaşadığını söyledi. Herkes her hafta yeni bir bilgi öğrenmenin heyecanı ile çocuklar gibi koşa koşa geldiler.
Kendinde de bu değişimi hissettin mi?
Bende de kelimelerle ifade edemeyeceğim bir sürü gelişme oldu. Onlarla tanışmadan annemin neden kanser olduğunu sorgulardım. Üç kursiyerimi ve annemde gözlemlediğim bir şeyi paylaşmak istiyorum. Hepsi hayatta baskın olan karakterler. Tabir doğruysa hayatın yükünü omuzlarında taşımışlar. Kendilerinden çok fazla ödün vermişler. Bir şekilde üzüntü yaşamışlar. İçine attıkları üzüntüler birikip, artık kendileriyle ilgilenmesini söyleyen vücutları bu şekilde benimle ilgilen sinyali vermiş. Şimdi bende içimdeki benle daha fazla vakit geçiriyorum.
Çini sanatının bu anlamda ne gibi faydaları olduğunu düşünüyorsun?
Bir kültür mirası olan İznik çiniciliği, yüzyıllar boyunca insanoğlunun yaratıcılık ve hayal gücünün bir simgesini oluşturur. Üç yüzyıl aradan sonra dünyanın İznik çinisi araması uzlaşma ve sevgi anlayışını, onları renk ve desenlerinde bulmasındandır. Sanat eseri yapmak sancılı bir süreç. Zamanımızda her şeyin maddeye dayalı oluşundan sıyrılıp, bir annenin evladını kucağına aldığındaki sevinci İznik çini sanatında bulabilirsiniz. Pozitif anlamda sabretmeyi, ruhunuzu dinlendirmeyi öğretir.
SOSYAL PROJELERE DEVAM
Proje size göre amacına ulaştı mı?
Proje amacına fazlasıyla ulaştı. Annemin yaşamında düşündüklerini bu sayede hayata geçirdik. Projeyle ruhsal olarak bir nebzede olsa kanser hastalarına terapi sağlandığını deneyimledim. Şimdi de sizin sayenizde sesimi duyurdum. Annemle babamın bize ışıklar içinde gururlanarak baktığını hissediyorum. Projede desteklerini hep benimle tutan kardeşlerime, doktorlarımıza, benim tatlı proje öğrencilerime ve Bursa Kent Konseyi’ne teşekkür ederim.
Bundan sonraki hedeflerinizi öğrenmek isterim?
Rahmetli annem Seyhan, babam Eşref Eroğlu’nun Osmanlı döneminden sonra yeniden canlandırdıkları İznik çini sanatını, bu alanda eğitimini tamamlamış kız kardeşlerimle yaptığımız eserlerle ömrümün sonuna kadar yaşatmaktır. Yine farklı alanlarda İznik çini sanatını taçlandıracağımız birçok sosyal yardımlaşma projesi yapmak istiyorum. Ayrıca bu projenin Türkiye’de başka kişiler tarafından yapıldığını görmek bizi ailecek ayrıca mutlu edecektir.
SERİ ÜRETİM HEDEFLENMEMELİ
Çini sanatı adına vermek istediğin mesajlar nedir?
İznik’te yeniden üretim büyük ümitler barındırıyor ancak Kütahya’da olduğu gibi seri üretimin hedeflenmemesi gerekiyor. İznik çini sanatıyla yeni tanışan kişilerin ve meslektaşlarımın yaptıkları çalışmaların sanatçı duyarlılığı ile bilimsel araştırma yaparak ve ticari kaygı olmadan, Türk kültürüne katkıda bulunması gerektiğini de belirtmek isterim
Bu haber 5320 kez görüntülendi.