Şu an: .......... 4 | |
Bugün: ......... 1372 | |
Dün: ............ 3461 | |
Toplam: ....... 339608509 | |
IP: ....... 3.144.45.187 |
Başbakan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Bülent Arınç, İznik ve Ayasofya ile ilgili açıklamalarda bulundu. Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı'nın yönettiği, Bursa'dan yayın yapan dört televizyondan canlı verilen programda, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, “ Vakıflara bağlı olan İznik'teki Ayasofya, ibadete açıldı. İnanç turizmi konusunda Sayın Başbakan, İznik-Endülüs Medeniyetler Köprüsü Projesi'nin eşbaşkanıdır. İkincisi Vali Şahabettin Harput, İznik'i inanç turizminin merkezi yapmak için Vatikan'a mektup yazdı. Bursa, bu konuda çok umutluydu. Ayasofya'nın ibadete açılması bu iki projeyle çelişmedi mi?'' yönündeki sorusu üzerine Arınç, şöyle konuştu:
''İstanbul'daki 'Kanal Projesi' ve benzer projeler özel olarak açıklandı. 'Çılgın Proje' sözü Başbakana ait değil ama medyada böyle geçince o isimle anıldı. 2023'e kadar planlanmış, hepsinin olabilirliği konusunda etütler yapılmış projelerdir. Biz de ciddi parti olduğumuzu, Bursa için güzel hizmetler düşündüğümüzü ortaya koymak adına projelerimizi açıkladık. Devam edenleri de yeni başlayacakları da ifade ettik. Bunları tek tek gerçekleştireceğiz. 2023'e kadar gerçekleştirmiş olacağız. Bizim ufkumuz, vizyonumuz, hayallerimiz başkaları gibi değil. Özellikle Kentsel Dönüşüm Yasası'nın Bursa için özel olarak hazırlanmasını arzu ettik. Bu konuda üç oda çalışma yaptı, bize rapor sundu. Ama son anda bir gelişme oldu. Van depremiyle ortaya çıkan gerçekler var. Sayın Başbakanımız, 'İktidara mal olsa bile çarpık kentleşmeyle, kaçak inşaatlarla, yapı denetiminden uzak kalmış uydurma binalarla bir yere gidemeyiz. Gerekirse bunları yıkacağız, kamulaştıracağız. Millet kendi menfaatini iyi göremiyor olabilir, güzel şehirler kuracağız' dedi.''
Arınç, konuyu Bakanlar Kurulu'nda iki kez tartıştıklarını belirterek, ''Öyle noktaya geldi ki, Bursa için belki özel yasa çıkarmanın ötesinde Türkiye için düşündüğümüz yeni bir yasanın çalışmasını yapıyoruz. Bursa'da kentsel dönüşüm nasıl olacak dersek o kanuna bakacağız. Meseleyi hem Bursa hem de Türkiye ölçeğinde takip ettiğimizi söyleyebilirim' dedi.
-Ayasofya'nın ibadete açılması-
Bursa'nın İznik ilçesindeki Ayasofya'nın ibadete açılmasıyla ilgili olarak da Arınç, şunları söyledi:
''İznik'te Ayasofya veya Orhan diye bir yapı var. Bir kısımlarına göre kilisedir, birilerine göre müzedir, resmi kayıtlara göre burası camidir. Bir kısım gazeteci arkadaşlarımız, 'Ayasofya Kilisesi cami mi oluyor?' diye yazıyor, bir kısmı bizi yurt dışına, bir kısmı İstanbul'daki Patrikhaneye şikayet ediyor. Nerede bu adamlar? Birisi Bursa'da, beşi başka yerde. Eğri büğrü oturmayacağız, burası cami kardeşim. Orhangazi Vakfı'nın vakfiyesinde, 1330 yılında burayı fethettikten sonra 'burası cami' diye vakfetmiş. Sonra işgal gelmiş, yanmış, yıkılmış neyse... Hatta daha önce burası Mimar Sinan tarafından yeni minare ilave edilmiş, onarılmış. Sonra uzun süre kapalı tutulmuş. Sonra biz restore etmişiz. Ne olarak açılacak burası? Kayıtlarda cami olarak kayıtlı. İşgüzarlık yapıyorlar, 'bir sürü cami varken bu camiye ihtiyaç var mı?' İhtiyacın olup olmaması ayrı bir şey. 6570 Sayılı Kanun, 'Camiler ve ibadet yerleri, hiçbir başka amaçla kiraya verilemez, satılamaz' diyor. 1995 yılında Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğüne yazı yazmış, 'burayı müze yapmak üzere bize kiralayın' diye. Vakıflar cevap yazıyor, '6570 Sayılı Kanunun 1. maddesi var. Burası ibadethane, bir camidir. Nasıl kiraya vereceğim?' diye...''
'' Burası müzeydi, çünkü oraya küçük kağıt parçasıyla giriliyordu'' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Köylere Hizmet Götürme Birliği maden bulmuş. 'Gelir olsun kardeşim, biz onlardan 2 lira para alalım' demişler. Hiçbir kayıtta müze olduğu yok. Kilise mi? 700-780'li yıllarda burası kilise. 1330'dan beri de 680 yıldır da cami. Türkiye o kadar büyük medeniyetleri içinde barındırmış ki bir kısım kiliseler sonradan cami olmuş, cami olarak bilinmiş bir kısım camiler kilise haline getirilmiş az sayıda da olsa. Balkanlar'da çok örneğini görebiliriz. Ne inanç turizmini engeller bu iş ne Medeniyetler İttifakı Projesi'ni.''
-''Ben lanetten korkarım''-
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu konunun biraz büyütüldüğüne değinerek, şöyle dedi:
''Eğer ben vakfiyenin gereğini yerine getirmezsem kanunlar bana belki bir şey demez ama ecdadın laneti var. 'Ben burayı cami olarak vakfettim, siz bunu camilikten çıkarırsanız lanetim üzerinizde olsun' diyor. Ben lanetten korkarım. Burayı cami olarak ibadete açmak benim görevim. Hem yasal görevim, ikincisi de bir lanet söz konusu. Dünyanın her yerinde vakfiye vardır. Ben o vakfiyeye göre hareket etmek zorundayım. Patrik ne diyecek diye merak edenler var. Ertesi gün namaz kılınacak, Patrik de İznik'e gidiyor. Her kafada 'belli amaçla mı gidiliyor?' sorusu. Vakıflar meclisimizde Patriğin temsilcisi var. Rum asıllı Türk vatandaşı temsilciyi aradım, 'Patrik ziyareti nedir?' diye sordum. Bana 'yurt dışından misafirleri var İznik'i göstermeye gidiyor' dedi. Gazetelerde yazdığının aksine Patriğin kararımıza karşı saygılı olduğunu söyledi. 'Arabadan bile inmeyecek, bu konuda birşey söylemeyecek sizi temin ederim' dedi ve aynen bunu yaptılar. Patrik, bizim eski camiyi, cami olarak ibadete açmamızdan sanırım gocunmamıştır.''
Arınç, Konsül'ün toplandığı yer olan İznik'in, bu vasfını yine kaybetmediğini belirterek, ''Yine gelecekler, Konsül'ün toplandığı yere gidecekler, belki müzeyi ziyaret edecekler. İznik ne kadar önemliyse Hristiyanlar için Antakya da önemli. Bir kilise var ki ilk kez orada ibadet etmişler ve Hristiyanlık kelimesi oradan çıkmış'' dedi.
Bu durumun medeniyetler ittifakının da düşünce yapısına aykırı bir davranış olmadığını vurgulayan Arınç, ''Cami de olsa kilise de olsa ibadet edilen yerlerdir, aynı Allah'a ibadet ediyoruz. Biz sadece, zorbalıkla bir yerin şekil değiştirilmesine karşı çıkabiliriz. Çok açık söylüyorum; şu anda kilise olarak ibadete açık bir yer olsa, vasfı kilise olsa, kayıtlarda kilise olarak geçse ben bunu camiye dönüştüremem. Aklımdan bile geçmez. Cami olarak ibadete değiştirememem, aklımdan geçmez. Kilise kilise olarak, cami cami olarak ibadete açık olacak'' diye konuştu.
-''Konsül'ün toplandığı yer İznik''-
Bir gazetecinin, ''Konsül'ün toplandığı yer İznik. Bir dönem, 'papayı davet edelim, turist getirelim' dedim. İznik'ten tepki geldi; 'Biz yollarımızda papaz cübbesi görmek istemiyoruz, çocuklarımıza Hristiyanlık faaliyetleri istemiyoruz' dediler. Şimdi İzniklilerin, 'biz 20 cami yaparız ama burayı Hristiyanlığın gözbebeği haline getirebiliriz' dediğini de hatırlatayım'' demesi üzerine Arınç, şunları kaydetti:
''Size bunları söyleyenleri bana söyleyin, bir görüşeyim. Ben bu işten sorumlu bakan olarak, 'sokakta papaz görmek istemiyoruz' diyen insanların bugün hangi noktaya geldiğini söylemek istiyorum. Rahmetli Menderes, 1952 yılında Patrikhane'yi ziyaret etmiş. 2010 yılının ocak ayında 50-60 yıl sonra Patrikhane'yi ziyaret eden ikinci devlet adamıyım. Türkiye'de bir kısım medya tarafından eleştirildim. 'Papazları görünce coştu' diye başlık atan gazeteler oldu. Gittim, bütün hastaneleri, okulları ziyaret ettim. Hepsi Türkiye'de doğmuş yetişmiş. İnançları, etnik kökenleri farklı, biz onlarla birlikte Türkiye'yiz. Böyle düşmanlığı reddeden partiyiz. Böyle hükümetiz. Ermeni Patrikliği'ni ziyarete ettim. Sadece Ermeni, Rum yok Türkiye'de. Suryani ve Keldani de var. Bir gün 'Keldani nedir? dedim. 'Biz Irak'ta yaşıyoruz, Türkiye'de de varız' dediler, 600 kişiden bahsettiler. 6 kişi bile olsa önemlidir. Türkiye, birlikte yaşamın en güzel örneğini vermiş ülkedir. Antakya'da cami, havra ve sinagog duvarları birbirine yapışıktır. Üç ayrı dinin ibadet yeri birbirine komşudur. Bu birliktelik İstanbul'da da var. Bir sokaktan çan sesi, diğerinden ezan sesi gelir.''
Arınç, İznik'te inanç turizminin yine olacağını ifade ederek, ''Hiç endişeniz olmasın 10 misli katlanacak inanç turizmi. '20 cami yaparız' diyenleri bana sonra söyleyin, hazır taahhüt etmişler'' dedi.
Bu haber 5280 kez görüntülendi.