Şu an: .......... 4 | |
Bugün: ......... 1228 | |
Dün: ............ 1606 | |
Toplam: ....... 339598417 | |
IP: ....... 3.129.69.134 |
28 Kasım İznik’in Kahramanlık ve Kurtuluş Günüdür
Gazeteci araştırmacı yazar Recep Bozkurt, İznik’in düşman işgalinden kurtuluşunu özel olarak kaleme aldığı, Yeşil Bursa dergisinde de yayınlanan ve gelecek nesillerimize, bulunması imkansız bir kaynak olan yazısını sizler için yayınlıyoruz.
“28 KASIM”, İZNİK’İN KAHRAMANLIK VE KURTULUŞ GÜNÜDÜR…
Recep BOZKURT
İznik, Ilıpınar Kazıları’nda elde edilen ve bugün İznik Müzesi’nde sergilenen buluntulara göre 7200 yıllık görkemli geçmişinin yanında, l.Yüzyıl’da başlanan ve etrafını çepeçevre saran 5 km.ye yakın güçlü kızıl surları; 15 bin kişilik tiyatrosu; güzel iklimi; bolluk ve bereket dolu toprakları ile Antik Çağ Anadolusu’nda “Khryeapolis” yani “Altınkent” ünvanını alan tek kenttir.O dönemlerde Avrasya’nın en ünlü kentlerinden olan Bergama ve Efes bile dini ve idari yönden İznik’e bağlıydı.
Türklerin 1071 yılında Anadolu kapılarını açıp Batı’ya doğru 4 yıl kadar süren bir yolculuktan sonra ele geçirip yerleştikleri ve Anadolu’da kurdukları ilk Türk Devleti olan Anadolu Selçuklu Devleti’nin de yönetim merkeziydi.
1097 yılında büyük Haçlı Orduları’nın istilası ile terk edilmek zorunda kalınan İznik, 332 yıllık bir aradan sonra Orhan Bey’le yine Türk egemenliği altına girmiş; 14. Ve 15. Yüzyıllarda bu kez“Bilginler Kenti” ünvanını alarak ve akabinde de Türk Süsleme Sanatı’nın şahaserleri olan İznik Çinileri’nin üretim merkezi olarak da kültür tarihimize damgasını vuran bir kentti.
20.Yüzyıl başlarına geldiğimizde de nüfusunun 13.785’i Müslüman,1632’si Rum,25’i Ermeni olan ve İzmit’e bağlı kendi halinde bir ilçeydi.
Yine tam bu yüzyılın başlarında önce Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda, sonra da Birinci Dünya Savaşı’nda Avrupa ve Afrika’daki toraklarını kaybeden Osmanlı Devleti, Anlaşık Devletler’le 30 Ekim 1918 yılında imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması ile ordusunu tehis edip silahlarını düşmana teslimiyle Anadolu’yu da savunmasız bir hale getirerek paylaşılmasına yol açıyor; bu son yurt topraklarında da acı,kan ve gözyaşı dolu olaylar yaşanmaya başlıyordu.
İşte bu antlaşmanın daha mürekkebi kurumadan 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a giren İngilizler,Fransızlar,İtalyanlar bir yandan ülke denetimini ellerine geçirmeye çalışırken diğer yandan da kendi aralarında yaptıkları gizli-açık anlaşmalarla da güzel yurdumuzu işgale giriştiler.
İzmir’in İşgali ve Yunanlılar’ın “MEGALİ İDEA” Hayali
Osmanlı Devleti’nin düşmüş olduğu bu kötü durumdan yararlanmak isteyen ve İngilizlerin de desteğini alan Yunanlılar, 15 Mayıs 1919 yılında güzel İzmir’den başlamak üzere Anadolu’yu adım adım ele geçirmeye başladı.Haksız ve kanlı bir biçimde başlattıkları bu işgal hareketinin temel amacı Türkleri Anadol’dan atmak ve “Megali İdea” dedikleri “Büyük Yunanistan” hayallerini gerçekleştirmekti.
Bu amaçlarına da Anadolu’nun en önemli ulaşım ve haberleşme yolları olan üç demiryolu hattını (İzmir-Aydın-Eğirdir, İzmir-Uşak-Eskişehir ve İzmir-Balıkesir-Bandırma hatları) ele geçirerek ulaşmak istiyorlardı.
Bursave İznik’in İşgali
Dünyanın en önemli su yollarıolan Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kontrolü altına almak ve yine dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’u ele geçirip buraya yerleşmek isteyen İngilizler güvenlik altında kalabilmek için Boğazlar çevresinde bir “Tampon Bölge” oluşturmayı hedeflemişler ve bu iş için de taşören olarak Yunanistan’I seçmişlerdi.Bundan dolayı bu bölgedeki Kara Harekatlarının sorumluluğunu Yunanistan yüklenmişti.Yunanlılar,Bölgemize gelmeden önce İngilizlerle bilikte ilk yaptıkları iş de:Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hükümlerinden cesaret alarak yöremizdeki Rumları örgütlemek; Bursa ve İznik dolaylarında olaylar çıkmasını sağlamak; sonra da azınlıkların güvenlikleri tehlikede olduğu gerekçesiyle bölgemize asker göndermeye karar vermek olmuştu.
Türkler de; yıllardır birlikte yaşadıkları azınlıkların bu düşmanca hareketlerini ve çıkardıkları olayları önlemek, öz yurtlarını,ırz ve namuslarını korumak için “Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri” ve “Kuvayı Millliye Birlikleri” oluşturmaya başladılar.
(İznik’te ilk direniş hareketini İznikli Halil İbrahim Ağa,Mustafa Efendi,Kamil Çavuş,Elmalılı Mehmet Ağa, Pazarköylü Mehmet ve Şerif Çavuşlar oluşturmuştur.
İznik Müdafa-I Hukuk Cemiyeti ise; Ali Osman Ağa-Akıncı, Hasan Tahsin Bey-Akıncı, Mehmet Rüştü Efendi-Karaoğlu, Mehmet Tevfik Bey-Sindel, Hasan Fehmi Bey-Alp, Hasan Çavuş-Kumcu, Hüseyin Avni Bey-Oktay, Halil İbrahim Ağa-Gürsoy, Muallim Hüseyin Avni Bey-Demirel tarafından kurulmuştur.Bu heyetin başkanı ve Belediye Başkanı olarak Mehmet Rüştü Efendi’nin Sevr Antlaşması sonrasında -14 Ağustos 1920 günü- Ankara’ya çektiği şu telgraf İznik Müdafa_i Hukuk Cemiyeti Üyelerinin nasıl bir duygu ve düşünce içinde olduklarını açıkça anlatmaktadır:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına;
1-Türk topraklarında tek bir düşman neferi kalmayıncaya kadar ordunun silahlarını bırakması doğru değildir,
2-Vatan parça parça taksimata uğramışken ordusunu cepheden çeken ve silahlarını terk ettiren Hükümeti-Osmanlı Hükümeti- tanımayız,
3-Düşman,Türk topraklarından tamamen atılmadıkça vatan parçaları üzerinde müzakereelerde bulunan hükümetleri kabul etmeyiz.
Mehmet Rüştü
İznik Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ve Belediye Başkanı”)
15 Mayıs 1920 günü İzmir’e çıkan Yunanlılar, yurt topraklarımızı kanlı çizmeleriyle çiğneye çiğneye 07 Temmuz 1920 günü Bursa kapılarına dayandılar.Çok üstün silah araç gereçlerle donatılmış ve İngiliz desteğini arkasına almış, ayrıca Mudanya ve Gemlik’e çıkan kuvetlerle de takviye edilmekte olan 20 bin kişilik Yunan Ordusu’nu Bursa’da ancak 2500 kişiden oluşan 56.Tümen Birlikleri savunmaya çalışıyordu.
06-07 Temmuz 1920’den itibaren yöremiz hem Güneyden hem Kuzeyden sarılmağa başlanmıştı.
Bölgemizde gelişen ve bütün yurdu etkileyecek olan bu olaylar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de derinden etkiledi.Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa,bizzat duruma el koyarak aynı gün (07 Temmuz 1920) Bursa’daki 20. Kolordu Kumandanı Bekir Sami Bey’e şu tarihi telgrafı çekti:
“20.Kolordu Kumandanı Bekir Sami Beyefendiye;
1-Karacabey-Kirmasti istikametindeki düşmanla,Mudanya ve Gemlik’e çıkan düşman kuvetleri hakkındaki düşünce ve kararlarınızı biliyorum.Bursa şehri, Kuvayı Milliye ve düzenli birliklerce şimdiden boşaltılmalıdır.Düşman karşısındaki irili ufaklı kuvetlerimizin çekilişi,mutlaka zorunlu askeri prensiplere göre olmalıdır.
2-Gemlik’ten Bursa’ya gelen yollar,pek büyük bir ehemmiyetle göz önünde bulundurulmalıdır.İnegöl-Yenişehir-İznik Hattı için ancak bir tazyikten sonra müsamaha edilebilir.Bu konuya ilişkin görüşümü Genel Kurmay Başkanlığı’na tebliğ ettim.Etem Bey’in Kuvetleri birkaç gün sonra Eskişehir’e ulaşacaktır.Bu kuvetlerin size takviye edeceğini de göz önünde bulundurunuz.
TBMM Reisi-Mustafa Kemal”
Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın bu telgrafını alan Bekir Sami Bey, yanında kalan 4 subay ve 20 askerle birlikte,56.Tümen’in Bursa’nın doğusuna çekilene kadar karargahında beklemiş, 07 Temmuz 1920 günü gecesi ise büyük bir çaresizlik içinde Bursa’yı terketmek zorunda kalmıştır.
Tüm bu gelişmeler üzerine savunmasız kalan güzel Bursa’mız 08 Temmuz 1920 günü düşman eline geçti.Bursa’nın düşmesi haberi bütün yurtta olduğu gibi Meclis’te de büyük üzüntüye neden oldu.Meclis kararı ile Başkanlık Kürsüsü kara bir örtü ile kaplandı. Bu siyah örtü,Bursa’nın kurtulduğu 11 Eylül 1922 tarihine kadar yerinde bırakıldı.
Bursa’ya giren Yunan kuvetleri yağma,talan ve katliamlara başladı.Bursa çevresindeki bağlar bahçeler tahrip edildi.
Bursa’nın işgalinden sonra Gemlik üzerinden İznik’e yönelen Yunan kuvetlerini, Müşküle Köyü yakınlarında Kuvayı Milliye Birliklerimiz silahla karşılandıysa da üstün düşman kuvetleri karşısında dayanamayarak İznik-Osmaneli yönünde çekildi.Bunun üzerine İznik’te büyük bir panik yaşandı.Halk, Samanlı ve Avdan Dağları’na doğru kaçmaya başladı.İlçede Rum,Ermeni ve Yahudiler dışında kimse kalmamıştı.
12 Temmuz 1920 günü cennet İznik ilk kez düşman eline geçiyordu.
İznik’in Birinci İşgalden Kurtarılması
İznik’in “Birinci İşgal”i, 30 Eylül 1920’ye kadar, 2 ay 18 gün sürdü.Bu sure içinde Rumlar, kente tamammen hakim olup kendi yönetimlerini oluşturdular.Yunanlılar’ın İznik-Yenişehir-İnegöl Hattı’na yerleşmelerinden sonra yöremizdeki Milis Kuvetleri de Geyve-Osmaneli-Bilecik Hattı’nı tutmuştu.Samanlı ve Avdan Dağları’nın İznik’e bakan tepelerini denetimlerine alan Kuvayı Milliye Birliklerimiz,İznik’i tekrar geriye almak için fırsat kolluyorlardı.
Çünkü İznik; Türkiye Büyük Millet Meclisi için hayati derecede önemliydi.Milli Mücadele önderlerinin “İçcephe-İznikcephesi” olarak nitelendirdiği bu tarihi ilçe,İstanbul-İzmit-Bursa-Balıkesir-Adapazarı’ndaki silah,cephane,araç-gereç depoları ve askeri amaçlı fabrikalara yakındı.İznik-İstanbul arasındaki deniz bağlantısı hemen yakınımızdaki Karamürsel ve Gemlik İskeleleri’nden yapılıyordu.Önemli telgaraf telefon hatları buradan geçiyordu.Milli Mücadele yanlılarının Ankara’ya ulaşmak istedikleri en kestirme ve güvenli yol,Karamürsel-İznik-Osmaeli ya da Mekece Hattı’dır ki, Mekece ve Osmaneli İstasyonu’na ulaşanlar için Ankara’ya ulaşmak kolaydı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmek için planladığı ve ön çalışmalarını yaptığı ama yolculuğun uzun sürebileceği endişesi ile son anda vazgeçtiği güzergah da bu hattı.Bu yoldan Anadolu’ya 174 subay,57 öğrenci,12 bin esir,İstanbul-Maltepe’de bulunan “Teyyare Endaht Mektebi-Uçak Atış Okulu” subay ve öğrencileri uçaklarıyla birlikte Anadolu’ya bu yoldan kaçırılmışlar,Kut-Ül Amere kahramanı Halil Paşa(Kut),yine bu yoldan Anadolu’ya geçmiştir.Yalnıca 07 Şubat 1921 günü İstanbul’daki Miri Ambarları’ndan kaçırılan 50 adet sahra dürbünü,800 Belçika-Alman tüfeği, 140 top koşum takımı, 300 sandık cephane, 6 mitralyöz, 15 otomatik tüfek ve yüzlerce bomba motorlarla Karamürsel’e getirilmiş,buradan karayolu ile İznik üzerinden Anadolu’ya götürülmüştür.
İznik gibi böylesine önemli işlevi olan bir mevkiinin düşman elinde kalması mümkün değildi.Buranın hemen ve ivedilikle geri alınması için Geyve’de bulunan 600 kişilik “Mehmet Çelebi Milis Taburu”,yöremizdeki diğer Kuvayı Milliye Kuvetleri ile birleşerek 21 Eylül 1920 gününden itibaren İznik’e saldırdı.30 Eylül 1920 günününe kadar süren şiddetli çatışmalardan sonra İznik tekrar geri alındı.
Yenişehirkapı’dan İznik dışına atılan Yunanlılar,Drazali Köyü yolu ile 11.Tümen Karargahı’nın bulunduğu Derbent Köyüne çekildiler.Çekilirken de tüm Müslüman mahallelerini yakıp yıktılar.
İznik’in yeniden Türkleri eline geçmesi üzerine dağlardaki bir kısım vatandaşımız evlerine döndüler.
İznik’in İkinci Kez İşgali ve Kurtuluşu
27 Ekim 1920 günü komşu ilçemiz Yenişehir’I işgal edip bölgeye yayılmaya başlayan Yunanlılar, 23 Kasım 1920’den itibaren Barcın-Kirazlıyayla-Derbent sırtlarına yerleştikten sonra,24 Kasım 1920 günü bu kez Karamürsel-Boyalıca yolu ile İznik’e doğru harekete geçen diğer Yunan birlikleri de Kuzeyden ilçeyi kuşatmaya başladılar.Aynı gün akşama kadar direnen Gökbayrak Taburu, bu çok üstün düşman kuvetleri karşısında Dereköy sırtlarına çekilmek zorunda kaldı.İznik’in işgalini çabuklaştırmak isteyen Yunanlılar,çevredeki bütün birliklerini İznik’e yönlendirdiler.Elmalı-Sarısu-Tacir dolaylarındaki birlikleri de İznik’e saldırdı.Hızla gelişen bu olaylar üzerine yönetim merkezi Hisarcık Köyü’ne taşındı.Yunanlıları çevreye verdikleri büyük tahribat karşısında Boyalıca,Çakırca,Elbeyli ve İznik’e yakın köyler halkı panik halinde tekrar dağlara çekilmeye başladı.Çiçekli ve Kaynarca Köyleri’nde büyük facialar yaşandı.Birinci İşgalden itibaren İznik’i terkedenlere yenileri de katıldı.
Bunun üzerine Batı Cephesi Komutanlığı,Osmaneli-Bilecik taraflarındaki askeri birliler ile Cemal Bey’e bağlı Gökbayrak Taburu’na emir vererek İznik üzerine sürdü.
26-27-28 Kasım 1920 günleri Kaleiçi ve dışında sokak sokak,ev ev kanlı çatışmalar oldu.Her iki taraf da önemli kayıplar verdi.
Bu kez Yunanlılar Çakırca,Elbeyli,İnikli Köyleri ile İznik’i ateşe vererek Derbent Köyü yönünde çekilmeye başladılar.
İznik Kuvayı Milliye Kumandanı Cemal Bey, aynı gün saat 12.45’te Batı Cephesi Komutanlığı’na çektiği telgrafta:
“İznik geri alınmıştır.Düşmanın yaktığı İnikli ve Çakırca Köyleri askerlerimiz tarafından söndürülmekte olup,Derbet yönüne giden müfrezemize düşman tarafından top ateşi açılmıştır.İki asker üzerinde beş cephaneden başka cephanemiz de kalmamıştır.
Arz olunur.
28 Kasım 1920
İznik’te Gökbayrak Tabur Kumandanı Cemal”
Yine aynı gün saat 19.00’da 24.Tümen Kumandanı Yarbay Atıf Bey, Batı Cephesi Komutanlığı’na
Çektiği telgrafta ise durumu şöyle haberdar ediyordu:
“İznik Hacıosman Köyü’nde bulunan düşman üzerine Elmalı’daki milli kuvetlerimiz tarafından yapılan taarruzda düşman bir müddet mukavemetten sonra geri çekilmeye mecbur edildi.Düşmanın bugün İznik’in Lefkekapı’sı civarındaki çadırlarını kaldırdığı ve Marmaracık’ı da tahliye ettiği ileri göderilen keşif kollarının köylülerden almış olduğu malumata atfen arzolunur.”
Bir gün sonra Bilecik Vali Vekili Fuat Bey de Batı Cephesi Komutanlığı’na çektiği telgrafta:
“Kıtalarımız tarafından yapılan taarruz neticesinde düşman hezimete uğrayarak geri çekilmiş,İznik Kasabası geri alınmıştır.Düşmanın yakmakta olduğu İnikli ve Çaıca Köyleri kuvvetlerimiz tarafından söndürülmüştür.Bugün öğleden sonra saat 11.00 de İznik yönünden gelen bir düşman teyyaresi nahiye üzerinde(Osmaneli) tüfek ateşi açtığı arzolunur.”
29 Kasım 1920 Mutasarrıf Vekili Fuat”
29 Kasım 1920 günü yayınlanan Yunan Genel Karargahı Resmi Tebliği’nde ise olaylar aynen şöyle açıklanıyordu:
“Düşmanın Kasım 23’den itibaren mevzilerimize vuku bulan taarruzları esnasında ölü ve yaralı olarak 230 kişi kayıp verdiği ve 75 hayvanı telef olduğu tesbit edilmiştir.Cephenin diğer bölümlerinde dikkate değer bir faaliyet yoktur.İznik’e gitmiş askerlerimiz görevlerini bitirdikten sonra Kasım 28’de mevzilerine(Derbent Sırtları’na) çekilmişlerdir.”
Bizim resmi raporlarımızda şehit sayımız 32, verdiğimiz esir ya da kayıp sayısı 34 kişi olarak kayda geçiyordu.
Bu belgelerden de açıkça anlaşıldığı gibi İznik, 28 Kasım 1920 günü düşmandan tamamen temizlendiğinden Yunanlılar, Kurtuluş Savaşı süresince bir daha İznik’e giremediler.Hemen yanıbaşımızdaki Avdan Dağları’na çekildiler.
Cemal Bey, İznik’e girdiklerinde gördüklerini şöyle anlatır:
“O gün öğleye doğru İznik’e giriyorduk.Tarihi kasaba alevler içinde yanıyordu.Düşmanın askerine yedirmek üzere kestiği etler ağaçlarda asılı vaziyette öylece kalmıştı…İznik harbin o korkunç tahribatı cazibesini kaybetmişti.Halen yanmakta olan alevlerden çıkan dumanlar gökyüzünü kaplamıştı..İznik harabe vaziyette idi.Sivil halk Lefke (Osmaneli) taraflarında iskan edildiği için bomboştu.Bu vaziyet karşısında bizim de İznik içinde oturmamıza luzum kalmıyordu.İşte bu serbepten tabur karargahını kasabaya 4 km. kadar uzaklıktaki Köristan (Çiçekli) Köyü’ne naklettim.Burada arazi vaziyeti daha müsaitti.”
İznik,bu işgaller sırasında Yunanlılar’dan gördüğü yakım ve yıkımın kokunç boyutlardan dolayı kenti tamamen terkettiler.Ancak iki yıl sonra 12 Eylül 1922 gününden itibaren evlerine dönmeye başladılar.O günleri yaşayan İznikli Kadir Koyutürk:
“İki yıl kadar sonra sonra Kasabaya döndüğümüzde evlerimizin yerini bile bulamadık. İznik’te taş üstünde taş,omuz üstünde baş kalmamıştı.Her şeye yeniden başladık.”
Güzel İznik’imiz bu yüzden, barış döneminde bile kendini uzun süre toparlayamadı.Yaralarını bir türlü saramadı.1927 yılı Genel Nüfus Sayımı’na göre nüfusu ancak 2492’ye yükselebilmiştir.
BU TOPRAKLAR KOLAY VATAN OLMADI
İznik; Coğrafi ve tarihi konumu nedeniyle daha “Milli Mücadele”nin hemen başında taraflar arasında iki kez el değiştirdi.Bu nedenle İznikliler çok acılar çekti. Devlet gücünün zayıflayıp,karşı güçlerin egemen olduğu bir ortamda yaşamak zorunda kaldıklar için binbir engel,baskı ve tuzağa rağmen çoluk çocuk,genç yaşlı,kadın erkek demeden vatan topraklarının kutuluşu için canlarını kanlarını seve seve ortaya koydular. İznik Müdafaa-I Hukuk Cemiyeti’ni kurup Kuvayı Milliye Birlikleri’ni oluşturdular.Halil İbrahim Ağa’yı (Gürsoy) İznik’ten seçip İLK MECLİS’e İzmit Mebusu (Çünkü o tarihlerde İznik, İzmit’e bağlı bir ilçeydi) olarak gönderdiler.Yöremizdeki Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları’na kol kanat gerdiler.Üstün vatanseverlik duyguları içinde düşmana karşı yiğitçe savaştılar.
Bu haklı mücadelede her biri bir kahraman oldu.Bundan dolayı yeni TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin onurlu vatandaşları olarak bu topraklarda sonsuza dek barış ve kardeşlik içinde yaşamayı hak ettiler.
Çalışmamızı Büyük Atatürk’ün İznik Belediye Başkanı Mehmet Rüştü Bey’e (Karaoğlu) çektiği telgrafla noktalayalım:
“İznik Belediye Başkanlığına;
Milletimizin İstiklal ve Saadeti İçin İstirahatini Düşünmeyen ve Düşman Karşısında Anadolu’nun Yorulmaz Nöbetçisi Olan İznik Halkını Samimiyetle Selamlarım.
15 Haziran 1922
Başkomutan Mustafa Kemal”(*-**)
(*)- Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, “Büyük Taarruz”dan önce yöremizde bulunan Kocaeli Grup Komutanlığı”nı denetlemek üzere Adapazarı’na geldiği günlerde bu telgrafı, Belediye Başkanı olan Mehmet Rüştü Efendi’nin (Karaoğlu) şahsında tüm İzniklilere selam ve şükranlarını bildirmek üzere çekmiştir.
(**)-Mehmet Rüştü Efendi:1882 yılında Silistre’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada yaptı. Balkan Savaşları sırasında ailesi ile birlikte İznik’e göç etti.1920- 1921 ve 1922 yıllarında hem İznik Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hem de İznik Belediye Başkanlığı görevlerinde bulundu.
KAYNAKÇA:
1-Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda İznik-Recep Bozkurt-İznik Vakfı Yayınları-2000-İstanbul
2-İznik-Dün Bugün Yarın-Recep Bozkurt-Mavi Çini Yayınları-2008-İznik
Bu haber 14420 kez görüntülendi.